

ISRAELI TURKS
JEWS FROM TURKEY IN ISRAEL
יוצאי תורכיה בישראל



0, sayıları içeren bu bölüm açısından, sayı olmamasına rağmen, ilk sırayı alır. 0, boşluğu, yokluğu ifade eder. Yokluk her yerdedir, uzayın uçsuz bucaksız derinliklerinde bütün nesnelerin aralarını doldurur, yenide o nesneleri oluşturan taneciklerin aralarını doldurur. Bizim anladığımız şekilde bir yokluğun dışında birde metafizik anlamda yokluk da vardır. O zaman ve mekan sınırlarının dışında saf varlıktır. Bunu idrak etmek gerçekten güçtür, çünkü beyin ekranı bir şeyi görüntülerken belirli nitelik ve nicelik arar, yarattığı suni görüntüyü onlarla inşa eder. 0 gibi bir kavramı algılamak için, bu mekanizmanın ters işlemesi gerekir.[1]
Birçok eski kozmolojide evrenin ilk hali yokluk olarak tasarlanır. Grek mitolojisinde bu aynı zamanda düzensizlik anlamına gelen Kaos ile ifade edilir. Hinduların en eski kutsal kitabı Rig Veda şöyle yazar, "O zamanda ne varolmayış vardı, ne de varoluş vardı. O zamanda ne mekan vardı, ne de uzay... O zamanda ne ölüm, ne de ölümsüzlük vardı. Gündüzü geceden ayıran herhangi bir işaret yoktu. Sadece kendiliğinden havasız nefes alan O vardı. Onun dışında hiç bir şey yoktu. Başlangıçta karanlık karanlığı gizlerdi." [2]
Söylentiye göre 2500 yıl önce, Lao-Tzu 90 yaşında ölmek üzeriyken Çin sınırlarını geçip Tibet’te doğru yol almıştı, bir sınır nöbetçisi de eser yazmadan ona geçit vermeyeceğini söyler. Bunun üzerine Lao-Tzu, bir iki günde, Taoizm'in temel ve kısacık eserini "Tao Teh King"i yazmıştı. Bu kitap şöyle başlar:
"Sözle açıklanan Tao, gerçek Tao değildir. Sözler O'nu açıklayamaz. Adsız olarak yaratılışın kaynağıdır; bir adla, bütün varlığın Ana'sı olur. Yoklukla, gizini kavrar; varlıkla, yoluna yaklaşırız." [3]
Patanjali 2,000 sene önce Yoga Sutra'larını şöyle başlamıştı, "Yoga düşünce nesnenin (çita) çeşitli şekillere girmesini durdurmaktır".[4] Zen Budizm'de gaye zihinsel fonksiyonların üstünde bir boşluk alanına (şunyata) erişmektir. Bunun gerçekleşmesi, akıl ve mantık çarklarının durması ve şuurun saf haline erişmesiyle olur. O anda, satori denilen, ani ve gelip geçici, içsel bir şimşek çakması gibi bir aydınlanma ve şuurlanma yaşanır.
İbranilerin gizli ilimlerini içeren Kabala'da bütün feleklerin üstünde evrenin en yüksek mertebesinde "negatif varlığın peçeleri" vardır. Bu peçeler üç tanedir: Ayin (boşluk), Ayin Sof (sonsuzluk) ve Ayin Sof Aur (sonsuz ışık). Bu peçeler insan kavrayışını aşmakta olduğundan onları boşluk olarak ifade edilmeleri, gerçeğe uygun en yakın kavram olarak kabul edilir.
0, İslam'da fenâ, yokluk, yok olma, fenâ hali de Allah içinde eriyip yok olma anlamına gelir. Hz. Mevlana, şöyle yazar, "Varlığın aynası nedir? Yokluk. Ahmak değilsen yokluğu seç...Bir yerde yokluk, noksan var mı, orası, bütün sanatların, hünerlerin aynasıdır".[5] Yine Mevlana'dan:
"Ben de cansız varlıktan öldüm [maden olarak], biten, boy atıp gelişen nebat (bitki) oldum; nebatken öldüm, hayvan şekliyle baş gösterdim. Hayvanlıktan öldüm, insan oldum; artık ölüp azalmaktan, noksana düşmekten ne diye korkacakmışım? Bir daha hamle edeyim de insanken öleyim; böylece melekler âleminde kol kanat çırpayım. Melek olduktan sonra da ırmağa atlamak gerek; `Her şey yok olur gider, ancak O'nun zâtıdır kalan'. Bir kere daha melekken kurban olayım da o vehme gelmeyen yok mu, o olayım. Yok olurum, yok olurum da erganon (org) gibi, `Gerçekten de biz dönüp ona varanlarız' derim." [6][1]
1 Sayısı
Evrende bir olgunun ortaya çıkması için başlangıç olması bir zorunluluktur. Başlangıç olmazsa, biz, o şeyin varlığını asla fark edemeyiz.“Bir kez doğarız”, bir başlangıç vardır. Arkasından onu tamamlayan olaylar, olgular, düşünceler gelir. Sistemler, felsefeler, teoriler, hayatlar oluşturulur. İşte böyle bir başlangıç, nesneleri sayma ihtiyacında da kendini göstermiş ve insan, saymaya 1 rakamıyla başlamıştır. Sayma sayılarının en küçüğü olan 1, benlik duygusunu verir. Tasavvufta ise vahdettir. Tasavvufta tek ve eşsiz, benzersiz olan yaratıcıdır. Yunus’un “Bir garip ölmüş diyeler…” şeklindeki ifadesinde 1, aynı zamanda belirsizliği gösterir.[7]
1, sayı sisteminin ilk sayısı olup sadece kendisine bölünebilen ve her sayıya nüfuz edebilen bir sayıdır. 1, her zaman aynı ve değişmezdir, bu yüzden kendi kendisiyle çarpıldığında yine kendisini verir.[8] Sembolik olarak herkesin ilk defada söyleyebileceği gibi “tek ve mutlak”olanı sembolize etmektedir. 1 sayısı, parçası olmasa da her sayıyı bölebilir. Bununla birlikte parçalardan çok yeni birimleri doğurur. 1 sayısının bir başka özelliği de kendinden önce başka sayı gelmemesidir. Kendinden önce gelen sıfır ise hiçliği sembolize eder. Bir de hiçliği takip eder ve diğer tüm sayılar ondan türer. Burada “1”in yaratılıcılık işlevi de ortaya çıkar.[9]
1 sayısı, İslam’da tek olan Allah’ı temsil eder. Hem “Allah” sözcüğünün hem de Arap alfabesinin ilk harfi olan elif, 1 şeklindedir. “Elif”in ebced hesabındaki sayısal değeri 1 olduğundan [10] elif vahdeti, yani her şeyin ilki olan Allah’ı temsil ettiğine [11] inanılır. Ayrıca elif, bir noktadan meydana gelir. Diğer tüm harfler de eliften meydana geldiği ve diğer harfler de elifin farklı şekillere sokulmuş hali olduğundan bütün varlıkların Allah’tan zuhûr ve sudûr etmesi, tüm harflerin eliften çıkmasına benzetilir.[12] Elif ve elf yazılış bakımından aynı olduklarından elif ve elf tevriyeli kullanılarak hem Allah’ın birliği hem de Allah’ın bin ismi simgelenmek istenir.[13][9]
1, İslam’da bir olan, tek olan Allah’tır. Allah sözcüğünün ilk harfi olan elif, 1 şeklindedir ve ebcet hesabındaki değeri 1’dir. Bu bağlamda Yunan alfabesindeki alfa (a) da başlangıcı temsil eder. İbrani alfabesindeki alef ise başlangıç olduğu gibi, bir inanışa göre diğer bütün harfler ondan türer.
Bir sembolizmi üretkenlikte de ortaya çıkmaktadır. Ataerkil toplumlarda üreme sembolü olan fallus da 1 şeklinde sembolize edilir. Bazı yazarlar göre 1, ayakta duran insanı da sembolize etmektedir. Bir için başka sembol açıklamaları da vardır. Güneş de bir tanedir ve bu yüzden Mutlak Bir’in sembolü olarak Güneş de kullanılmıştır.[14]
2 Sayısı
2 sayısının sembolizminde akla gelen kuşkusuz evrendeki düaliteyi sembolize ettiğidir. İlk toplumlarda etraftaki en ulu kavramlar tekti ; Dünya, Güneş, Toprak Ana..gibi. Ancak erkeğin üremedeki rolünün ataerkil toplumlar tarafından ön plana çıkartılması evrendeki düailitenin de ön plana çıkmasına neden olmuştur. Dünya/öteki dünya , Güneş/Ay, Toprak Ana/Erkek Tanrı (Kybele/Attis gibi) düalite, hatta kadın/erkek, dişil/eril, sıcak/soğuk, gündüz/gece gibi ikilikler vurgulanmaya başlanmıştır.[14]
Halk arasında “Yalnızlık, Allah’a mahsustur.” denilir. Kişi, kendisine eş arar. “Tabiatta her şey zıddı ile kaimdir” hükmünden dolayı er kişinin de eşi olmalıdır. Kültigin Yazıtı’nın doğu yüzünün ilk satırında “Üstte mavi gök, altta da yağız yer yaratıldığında, ikisinin arasında insanoğulları yaratılmış.” diye geçen cümledeki 2 ifadesi bizi düşündürmektedir. Hepimiz önce bir bedende iki canlıydık. Onun için hamilelere "iki canlı" denmiştir. Birlikten kuvvet doğar. Ayrımcılık, ikicilikle ifade edilmiştir ve bu ayrımcılık sevilmez bir davranıştır. Açılan 2 kanat, bir gövdeyi uçurmak içindir. Hakana verilen kut ‘yönetim yeteneği’ sağ ve sol şeklinde ikiye ayrılır. Solda esas hakan, sağda ise yabgu ‘hakanın yardımcısı’ bulunur. Bu küçük kağanlığa “kanat elig” de denirdi. Hakanın kardeşinden önce yardımcısı hatun unvanındaki eşidir.[7]
Dinsel geleneklerde ayrılma, mutlak ilahi birlikten ayrı düşme anlamına gelir ve yaratma sözcüğüyle bağlantılıdır. Çelişki ve antitez sayısıdır, uyuşmazlıklara yol açtığına inanılır ve büyüde çok ender kullanılır. 2 yalnızca yaradılışta devreye girer çünkü kutupsallık olmaksızın maddi yaşamın var olmayacağını ifade eder.[15]
3 Sayısı
“Allah’ın hakkı 3'tür”. Küçüklüğümüzden beri duyduğumuz bu söz, 3 sayısının kutsallığı hakkında gereken bilgiyi vermektedir. Hıristiyan toplumda yetişen biri ise kutsal üçlemeden bu sayının kutsallığına aşinadır.[14]
3 sayısı, dini inançlara, mitolojiye ve halk kültürünün birçok alanına sirayet eden önemli sayılardan biridir. “Kapsayıcı sentez” [16] olarak tarif edilen “3”, “başı, ortası ve sonu olan” ilk “gerçek sayı” olarak görülür. İlk geometrik şekil, 3 noktayla işaretlenen ve 3 çizgiyle çizilen“üçgen”dir. Pisagor üçgeni, kozmik anlamda
“gelişmenin başlangıcı” olarak yorumlar. Çünkü dikdörtgen ve altı uçlu yıldız gibi geometrik figürler üçgenden elde edilebilir.[17]“Mükemmellik ve bütünlük sayısı” ve “kesin saymanın üst sınırı” sayılan 3, aynı zamanda “belirsiz çokluğun bir ifadesi” olarak görülür ve“basit yuvarlak bir sayıya çevrilebilir.” [18] Özellikle 3'lü kümeler, “gizemli sayılar”dan çok “yuvarlak sayılar” olarak işlev görür.[9]
3 sayısı, bir sembolik değer olarak baba-anne ve çocuk şeklinde kutsal bir birleşim ve onun sonucu olan çocuğu ifade ettiği gibi beden-can-ruh üçlemesi şeklinde insanı sembolize etmek için de kullanılmıştır. Sembolize edilen üçlü yapı ilk Türk inançlarında gök-yer-yeraltı üçlemesi ve üçlü tanrı düşüncesiyle kutsallık kazanmış; eski Mısır (İsis-Osiris-Horus / Anne-Baba-Oğul), Sümer (Anu-Ea,Bel), İran ve Yunan (Zeus-Poseidon-Hades / Gök ve yer-Deniz-Yer altı) mitolojisinde de 3 tanrı formuyla bu yerini korumuştur. Bu tanrı üçlemesi, semavi olan Hıristiyan inancında “Baba-Oğul-Kutsal Ruh” üçlemesine dönüşmüştür.[9][19]
Mitolojik dönemlerde üçlü tanrı şeklinde kendini gösteren üçleme ve 3 sayısı etrafında oluşan değişik sembolik anlamlar, Anadolu’da gelenek ve göreneklerde, inançlarda ve edebi ürünlerde farklı şekillere bürünerek kendini göstermiştir. Anadolu’da çok eski dönemlerden bu yana 3 sayısına kutsal ya da uğurlu kabul edilen birtakım anlamlar yüklenmiş gerek dinî hayatta gerekse günlük yaşamda gerçekleştirilen birtakım pratiklerde 3'ün söz konusu manevî anlamlarından yararlanma yoluna gidilmiştir. Anadolu’nun pek çok köşesinde karşımıza çıkan yatır ve ziyaretler çevresinde 3 kez dönmek, 3 defa okuyup üflemek, muhtelif olumsuzlukları def etmek için tahtaya3 kez vurmak, isteklerin yerine gelmesi için Fatiha’yla beraber 3 İhlas okumak, hastalıklardan korunmak için ocağa 3 kez gitmek vb. uygulamalara sıkça rastlanmaktadır.[9]
Türk mitolojisinde de 3'lü sınıflandırmalar önemli yer tutar. Gök sözcüğünün Şamanizm'de 3 anlam içerecek şekilde kullanıldığı görülmektedir. Altay Şamanının, Tanrı Ülgen’e hitaben söylediği “ulaşılmaz mavi gök”, “erişilmez ak gök” ve “dönen yıldızlı gök” terimlerinin gökyüzünü ve uzayı ifade etmek üzere kullanıldığı ileri sürülür. H. Avni Yüksel, Şaman dininin esaslarına göre âlem; yeryüzü, yer altındaki karanlık dünya ve gökyüzü olmak üzere üç bölümden meydana geldiğinin benimsendiğini belirtir. Ziya Gökalp, “Şamanizm, yukarıdaki semayı önce 3 kat olarak tasavvur etmiştir. Oğuzun sağ kolu 3 oktan oluştuğu için, yukarıdaki semanın 3 oktan olması tabii olarak kabul edilmektedir. Yakutlardaki ateşin üç çeşitten olmasının sebebi de, kâinatın üç bölümden meydana gelmesi yüzündendir.” sözleriyle Şamanizm'de 3'ün kutsal sayılma gerekçelerini açıklar.[19]
Kürt kültüründe 3 sayısı, büyülerde ve önleyici durumlarda gizemli bir sayı olarak karşımıza çıkar. Kürtlerde kurt ağzını bağlama inancında hayvanı kaybolmuş biri, bir bıçak ile din adamının yanına gider ve din adamı bu bıçağı alır, üzerine 3 kez okuduktan sonra yavaş yavaş kapatır. Böylece kurdun ağzı bağlandığı için kayıp hayvanın doğada 3 gün boyunca emniyette olduğuna inanılır. Hayvan bulunduktan sonra dualarla bıçak açılarak kurdun ağzı çözülür. Bu gelenek, Nahçıvan Türkleri arasında da görülür.[20][9]
Üçgen, Masonların gizli işareti, masonluğun belirtisi olarak görülür. Kendisini “Alegori perdesi arkasına gizlenmiş sembollerle tasvir edilen bir ahlak sistemi olarak” tanımlayan Masonlukta “3”ün özel bir anlamı vardır. Bu yüzden Masonik semboller arasında en sık rastlanan şekillerden biri de “üç nokta”dır. Musevi mistik düşüncesinde b (boaz) j (jakın) g (genese) 3 harf (B.J.G.) üreme, çoğalma, doğuş ve zürriyeti simgeler. İddialara göre, Mısır Piramitlerinin yanlarının üçgen olması mimari tesadüf değildir. Eski Mısır’da eşkenar üçgenin, Tanrı ile Nur’un sembolü oluşunun ve İsis-Osiris-Horus üçlemesinin etkili olduğu düşünülmektedir. Mısırlıların mimaride oranlama konusundaki başarıları, sanatsal ifade biçimlerinin hepsinde ortaya çıkmakta ve sayı sembolizmine verdikleri önemi vurgulamaktadır. Bu oranların belli dini kavramları ifade eden anlamlar taşımaları yüksek olasılıktır.[19]
4 Sayısı
4 sayısının sembolizmi çok ilginçtir. 4, bir çok farklı şeyi ifade edebilir. Bir masayı gözümüzün önüne getirebileceğimiz gibi en sağlam denge, 4 ayak üzerinde olur. Bir çok hayvan da 4 ayağı üzerinde durmaktadır. İnsan da emeklerken 4 ayağı üzerinde emekler. Böylece 4, sağlamlığı düşündürtmüştür. Dilimizde var olan “dört elle sarılmak”, “gözünü dört açmak” gibi deyimler de yapılan işin sağlamlığını belirtmektedir.Dört ayrıca dört temel yön ile de alakalıdır. Böylece etrafımızın dört parçaya ayrıldığını kabul edebiliriz. Aynen “dünyanın dört bucağı” deyiminde olduğu gibi.
4 sayısı, aynı zamanda dört elementi de (Ateş-Hava-Toprak_su) sembolize eder. Böylece dört, dünyanın yapı taşı olarak da yer alır. Hıristiyanlıktaki haç, 4 İncil, İslam’daki 4 büyük melek, 4 halife bu sembolizmle alakalıdır.[14]
Bilindiği gibi Uzakdoğu'da, özellikle Çin ve Japonya'da, 4 rakamının telaffuzu, "ölüm" kelimesinin telaffuzuna çok benzediği için 4 rakamı da 7 gibi uğursuz sayılır (ki adamlar öyle inanmışlar ki bu uğursuzluğa, içinde 4 geçen günlerde Asya'daki ölüm oranlarının diğer tüm günlere nazaran çok daha yüksek olduğunu bile savunuyorlar). Bu nedenle de bazı üreticiler, özellikle Uzakdoğu ülkeleri ile ticaret yapanlar ürünlerini kodlarken 4’ü kullanmamaya özen gösterirler.[7]
4, Maddi düzenin sayısıdır. 4 yön ve 4 rüzgar birlikte yeryüzündeki yaşamın tamamı için gerekli koordinatları sağlar. Maya geleneğinde her şey sırayla renklerle özdeşleştirilen 4 temel noktayla ilgilidir. Hıristiyanlıkta, Hinduizmde ve Müslümanlıkta cennetin 4 ırmağı olduğuna inanılır. Kuzey Amerikan Kızılderililerinin bir kısmı 4’ün kendi sistemlerinin temelini oluşturan sayı olduğuna inanırlar.[15]
5 Sayısı
5, genelde yaşadığımız dünyayı ve insanı sembolize eder. Teozoflara göre günümüzdeki insanlık, 5. kök ırktır. 5, elimizdeki 5 parmaktan dolayı da önemlidir. Eski mağara yerleşimlerine bakarsak insanların erleştikleri bölgelerde 5 parmak izlerini de görürüz.
5 sayısı, 4 elementle de ilgilidir. Eski çağlarda 4 elementi bir arada tutan bir 5. elementin varlığı düşünülmüştür. Sembolizmde 5 köşeli yıldız, yaşamın sembolü olarak da kullanılmıştır. 5 vakit namaz, İslam’ın 5 şartı, 5 ile ilgili sembolizme örnek olarak verilebilir.[14]
Aile, boy ve millet olma sürecinden geçen bir medeniyetin ibadet sisteminde 5 esas vardır. Günlük zaman dilimi 5 vakte bölünmüştür. Türk halk kültüründe eski ay isimlerinden birinin adı beşe (hamsin, şubat ayı) idi. Modern yaşamda da günün ikinci yarısında 5'ten sonra zorunlu hizmetler hariç işe ara verilir. 5, bize bir sosyal sınırlandırma duygusunu yaşatan sayıdır. 5 kuruş etmez gibi deyimlerde 5 rakamı, bir değer birimidir.[7]
5, Genellikle insan yaşamıyla ve 5 duyuyla bağlantılıdır. Eril 3 ve dişil 2nin birleşimi olarak erkek ve kadının birliğinin, bazen de evliliğin sayısıdır. Eski Çin’de uğurludur, dünyadaki bütün hayatın 5’i esas aldığına inanılır. Mayalar için anahtar sayıydı, Tanrıları biçimsel olarak 5 katlıydılar. 5 köşeli pentagram, büyülerde kullanılır.[15]
6 Sayısı
6, Türk-İslam inanç sisteminin temel sayısıdır. İmanın şartı 6'dır. Yahudiliğin sembolleri arasında en mühim yeri "6 Köşeli Yıldız" işgal eder. 6 karış Beberuhi gibi küçümseme ifadesi de vardır. Büyükayı yıldız kümesinin karşısında bulunan Altıkardeşler, “Zât-ül-kürsî (İng. cassiopeia)” olarak halk ağzında kullanılır. Eşyalarda takım oluşturmada 6 sayısına riayet edilir. 6 sayısının evrensel bir özelliği de vardır. Çocukken bir kazadan dolayı kör olan Fransız Louis Braille, 1825 yılında 6 noktadan oluşan kabartma yazı sistemini bulmuş ve sisteme kendi adını vermiştir. Türkiye’de görme engellileri için kurulan yardım kurumuna da 6 Nokta Körler Vakfı adı verilmiştir.
6 sayısının ilk çağrıştırdıklarından biri de “bal peteği”dir. Peteklerin düzgün altıgen olduklarını hepimiz biliriz. Alanları aynı olan dörtgen, üçgen ve altıgen içinde kenar uzunluğu en az olan altıgendir. Böylece dörtgen biçimli kapların yapmak yerine, altıgen biçim kullanılması daha az malzeme kullanılarak daha fazla hacım elde edilmiş olması demektir. Bu gerçek arı gözünde tespit edilmiştir.[7]
Simyada yukarı bakan üçgen ateşin sembolüdür, aşağıya bakan üçgen, suyun semboldür. Çünkü ateş yukarıya uçar, su ise, yer çekimine tabi olarak aşağı akar. Ateş ve su heksagramında yukarıya bakan üçgen kırmızı ve aşağı bakan üçgen mavidir. İki unsurun birleşmesinden meydana gelen heksagram da hava elemanını temsil eder. Hint Tantrik sistemimde de, bu semboller aynıdır. Ancak, su için ayrıca aydınlık kısmı aşağıda olan hilal da kullanılır.[1]
Özellikle Mecusilikte görülen, evreni iki zıt gücün, iyiliğin ve kötülüğün boğuşması olarak betimleyen inançlarda aşağı bakan üçgen Şeytani ve karanlıktır, yukarıya bakan üçgen ise Tanrısal ve aydındır. Başka bir yoruma göre, yukarı bakan üçgen insanoğlunun yükseliş ve tekamüllünü ve aşağı bakan üçgen ona inen rahmeti simgeliyor. Bu açıdan heksagram Yaradılış ve Tekamül Yasalarını simgeler ve bu iki yasa arasındaki ilişkiyi gösterir. O halde, heksagram genelde insani ve ilahi olanın kesişmesinin sembolüdür. Burada kilit sözcük"Denge"dir. Eğer pentagram insanın simgesi ise, heksagram onun yasaya, çevreye uyumudur. Pentagram bireysel, heksagram kitleseldir. Eliphas Levi'ye göre "Yedi nasıl mecazi olarak sonsuzluğun rakamı ise, altı da haftanın (içi) gün sayısıdır, o sınırlı maddi ortamda dengeyi temsil eder, üçün üç ile dengelenmesi, başka bir deyişle ruhun madde ile mücadelesi." [21]
Eski çağlarda 6 sayısı zaman ve mekanın birimi olarak kabul edilirdi. Çünkü hem zamanın hem de mekanın devresel oldukları ve daire oluşturdukları inanılırdı ve bir daireyi bir pergele çizildiğinde, pergelin açısını bozmadan daire çizildiğinde daireyi tam 6'ya böler. Bu yüzden bu zaman ve mekan birimleri 6 ile bölünür, 12 ay, 24 saat, 60 dakika, 60 saniye gibi, veya bir dairenin 360 dereceye bölünmesi gibi. Bu yüzden Tevrat ve Kuran'da dünyanın 6 günde yaratıldığı yazılır. 7 de sonsuzluğu ifade eder.[1]
7 Sayısı
İnsanoğlu var olduğundan bu yana gökyüzünü hep hayretle, şaşkınlıkla, sevgiyle ve korkuyla izlemiştir. Gökyüzündeki hareketler insanoğlunu hayran bırakmış ve cezp etmiştir. Süreç içinde gökyüzünü, yeryüzündeki olayları etkileyen bir güç olarak görmüştür. Çıplak gözle baktığında Güneş, Ay ve beş gezegeni fark etmiş ve zamanla bu 7 gök cisminin dünyada varlaşan tüm olayları ve olguları belirlediğine dönük bir inanç oluşmuştur. Bu anlayış süreç içinde 7 sayısına “kutsallık” yüklemiştir.
İlk uygarlıklarda “Yedi Gök İnancı” çok temeldir. Bu inanç zaman içinde karşıtı olan 7 kat yer kavramını da doğurmuştur. Bir inanç olarak 7 kat gök, birçok inançta, öğretide ve söylemlerde yer bulmuştur. Öyle ki ilk insanlar, evrenin 7 kattan oluştuğunu düşünmüşler ve bu temel üzerinden birçok olgu ve olaylara farklı anlamlar yüklemişlerdir. Gök kuşağının 7 renk olması, güneş ışınlarının 7 renkten oluşması da vs. ilk insanlar üzerinde büyük bir etki bırakmıştır. Bu etki süreç içinde “7” sayısına bir “kutsallık” yüklenmesine neden olmuştur.
7 sayısı, gizemli bir sayıdır. Birçok inançta, öğretide ve dinlerde simge olarak kullanılmıştır. 7 sayısı gizemciliği, Budizm’de, Mu Tarikat’ında, Yahudilikte,
Hıristiyanlıkta, İslam'da, eski pagan inançlarında, Mısır’da, Yunan’da vs. kullanılmıştır.[22] Çinlilere göre ise 7 sayısı, uğursuzdur ve ölümün habercisidir.[7]
Ezoterik öğretilerde 7 sayısı, Tanrı’ya açılan kapıyı simgeler. Birçok kutsal mekânlar, yerler, 7 sayısının gizemli anlayışına uygun 7'li sayısını içeren yapılar gerçekleştirmişlerdir. Doğada birçok nesne, 7'li yapılar göstermektedir. Örneğin gülün 7 taç yaprağı vardır, Ay kendi çevresinde ki döngüyü 7 günde tamamlar, çocukların dişleri genelde 7 ayda çıkar. Çocuklar, okula 7 yaşında başlar (Çünkü bu yaş akıl ve kavrama çağıdır), vs. 7 sayısı insanı gizemci bir dünyaya taşır. Gizler, sırlar dünyasına götürür.[22]
7, Bâtıni öğretide tamamlanmışlık, olgunluk, yücelik anlamına da gelmektedir. Zigguratlar (tapınaklar) 7 kattan oluşmuştur. Her kat bir gezegeni simgeler ve her katın rengi farklıdır.[23][22]
7, Yahudilik’te okült zekanın, görünenin ardındaki görünmeyen zekanın sembolüdür. O nedenle yediye ihtiyatla yaklaşılması ve ondan sakınılması da gerekir. Görünmeyen zeka ciddi ve hafife alınamayacak olan zekadır. Yahudi yılında 7 büyük kutsal gün vardır. Mabedin inşası 7 yıl sürmüştür, bilgeliğin 7 sütunu vardır.[24]
Yeni Ahit’teki Yuhanna Vahyin de, gökte dört taht ve 7 mühür bulunduğundan, 7 kiliseye 7 mühür, 7 bela, 7 tane gazap tası, 7 tane borazan gönderildiğinden söz ediliyor. Tanrı'nın 7 ruhu olduğu belirtiliyor. 7 sayısı, temel bir sayı olarak beliriyor. Burada, 7 sayısı Tanrının tasarımı olarak ortaya konuyor. Tanrı, 6 günün sonunda evrenin tümünü yaratıyor ve evrenin tamamını 7. gün tamamlamış oluyor. Demek ki 7, bütünlüğü, düzeni ve ahengi oluşturuyor.
Tarihsel süreç içinde, bugün bile kullandığımız kimi kavramlarda toplumsal yaşamda kimi sayılar ( birler, üçler, beşler, yediler, kırklar… vs.) yerini almıştır. Öyle ki,
7 gök ( Zühal, Müşteri, Merih, Güneş, Zühre, Utarit, Ay; ), 7 kat yer(Yeryüzü, Litosfer, Hidrosfer, Manto, Magma, Kayaçlar ve çekirdek), 7 gün (Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe, Cuma, Cumartesi ve Pazar), 7 nota (Do-re-mi-fa-sol-la-si); 7 hayati organ (Kalp, Akciğer, Karaciğer, Mide, Bağırsaklar, Böbrekler, Damarlar), 7 Kıta ( Asya, Avrupa, Afrika, Antarktika, Kuzey Amerika, Güney Amerika, Avustralya), 7 Bölge (Ege, Marmara, Akdeniz, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu, Karadeniz, İç Anadolu bölgeleri.), 7 çarka (İnsan da bulunan enerji bölgeleri: Kök, Karın, Göbek, Kalp, Boğaz, Alın veTepe çakraları), 7 uyurlar (Yemliha, Mekselina, Mislina, Mernuş, Debernuş, Şazenuş, Kefeştatayuş ve köpeklerinin ismi Kıtmir’dir.) [22]
7, İslam'da ilk mükemmel sayıdır. 7 gök, 7 iklim, 7 dünya ve deniz, 7 renk, 7 peygamber, kalbin 7 aktif gücü, hali ve 7 durağı vardır. Kabe, 7 kez tavaf edilir ve bu Allah’ın 7 özelliğini temsil eder. İslam, 7 sembolünün önemini pek çok yerde vurgulamıştır; örneğin Kurân’a göre Allah, cenneti ve dünyayı 7 katlı yaratmıştır. Kurân, 7 anlamlıdır ve namazdaki bir rekat 7 bölümden oluşur. İslam’ın bâtınt yorumlarında ilahi isimlerin taayyünlerinin sureti olarak açıklanan, aşkla kendinden geçmiş 7 melek vardır.
Mesnevi’de 7 yıldızın 7 aklından söz edilir. Tasavvuf yolunda 7 makam veya 7 vadi, dünyanın pek çok yerindeki mistik tradisyonlarda yaygındır. 7, manevi üç ve maddi dördün ideal bir birleşimidir ve bu nedenle en mükemmel hayat yolunu işaret eder. 7'yle kutsanan kişi, mükemmel hayat yolunu bulmuş demektir.Üçgen ilahi ve ruhsal bir semboldür; kare ise maddeyi, dört elemanı, bedeni, fiziksel düzen ve kanunu simgeler. Üçgen ve karenin birleşimi, üç ruhsal ve dört maddi unsurdan oluşmuş heptad’ı gösterir. Bu geometrik şekil ise evren ve insanın sırrını içerir.[24]
7, Asal sayıların dördüncüsü olup kendinden önceki iki asal sayı, 3 ve 5’in farkı 2’yi koruyan en küçük dördüncü asal sayıdır. Zaten bu türlü asal sayılara "ikiz asal sayılar" denilmektedir. Yani 7, ikiz asal sayıdır. 7=2³-1 olduğundan, 7, ikinci mersenne sayısıdır. 7'nin pozitif tam böleni sadece 1 olduğundan mükemmel sayı değildir. 7, birçok alanda mükemmelliğin, üstünlüğün ifadesi olarak kullanılsa da, matematikte mükemmel olarak kabul edilmez.
Bundan başka, bilindiği gibi, fen bilimlerinde, sosyal bilimlerde hatta çeşitli dinlerde; 7 ile ifade edilen birçok kavram vardır. Periyodik cetvelde 7 satır, dünyanın 7 harikası, haftanı 7 günü, 7 duyu, 7 cennet, atmosferin 7 katmanı v.s. bunlardan sayabileceğimiz pek az örneklerdendir.[7]
Güneş’in 7. ışını insanın bu dünyadan bir sonrakine geçtiği yoldur. Bu 7 aşamayı tamamlayanlar, sonsuzluk kapısını çalarak dünya ile ilgili aşamaları geçip bir sonrakine hak kazanırlar. Orta Doğu’nun kadim uygarlıklarına ait kutsal sayıların en önemlisi 3'ten sonra 7'dir. Sayı, 28 günlük ayın dört haftaya bölünüşünden ya da 7 gezegenden (Güneş, Ay, Mars, Merkür, Jüpiter, Venüs ve Satürn) ortaya çıkıyor denebilir.
Dört elementi kuşatan ve duyusal güçlere karşılık gelen maddi dörtlemeyle (hava=zeka, ateş=istenç, su=duygular, toprak=ahlak) birlikte yaratıcı ilkelerin üçlülüğünü (aktif zeka, pasif bilinçaltı ve iş birliğinin düzenleyici gücü) içerir. Şan, şeref, başarı ve yaşamın sayısıdır. Sonsuzluğu ifade eder. 7 ana renk, 7 nota, bazı inançlara göre 7 gök, bedenimizde 7 enerji merkezi vardır. Kabalada Venüs gezegeni ile sembolize edilir.
7, Budizm’de, yükselmenin ve en yüksek olana erişmenin, merkeze ulaşmanın sayısıdır. Yeni doğan Buda, bunun son doğuşu olduğunu ifade etmek için 7 uzun adım atar. Arınmayı 7 yıl boyunca arar ve meditasyon için altına oturmadan önce Buda ağacının çevresinde 7 tur atar. Buda’nın adımı zamanı ve mekanı aşan 7 kozmik aşamanın yükselişini sembolize eder.
Mısır’da kader tanrıçaları olarak 7 Hathor vardır ve Hathor Rahibeleri’nin 7 kavanozu vardır. Ra’nın 7 kızı, 7 tunikleri üzerine 7 düğüm atmışlardır, Ra’nın 7 şahini, 7 bilgedir. Boğayla birlikte 7 inek doğurganlığı temsil eder. Öte alemin 7 evi vardır ve bu evlerin üç kat 7 kadar girişleri vardır.
Maya tradisyonunda göğün 7. katından inen uygarlık getiren kahramanların babaları olan 7 Ahpu, insan kalbini simgeleyen “yedi” adındaki ilahe ve 7 ışınlı taç vardır. Kolomb öncesi Amerika’da Mayalar göğün 7 katlı olduğuna inanırdı.
7 başlı yılan, inisiyatik yoldaki 7 zorlu sınavı simgeler. Aynı zamanda cehenneme iniş denilen inisiyatik deneyim sırasında inisiye adayının mücadele etmesi ve yok etmesi gereken karmik tortularını, menfi tesirleri, nefsaniyetini simgeler. Bu sembol, Türk tradisyonlarında 7 başlı ejder olarak ifade edilmiş, ejderha sembolü ile simgelenmiştir. Doğu Ekollerinde özellikle Tibet ve Çin’de 7 başlı ejderha simgesiyle, iç yolculukta olan kişiye, bu aşamaları geçtikten sonra Işık, Aydınlanma ve İlahi Kelam’a kavuşma, Evrensel Yasalar’la ahenk içinde yürüme müjdelenir. Dejenere olmadan önce kadim zamanlarda özellikle Tibet ve Çin’de bu sembolü simgeleyen özel okullarda inisiyeler eğitim görürler, ejderhayı yendikten sonra asıl bilgi ile karşılaşırlardı. Daha sonra bu kıymetli okullarda, bazı majik etkilere yenik düşerek, 7 başlı ejder sembolü saptırıldı, kişinin kolay yoldan sonsuzluğa açılmasını simgeleyen bir sembole dönüştü.
Astrolojide Semavi felekler, “7 değirmen” olarak ve Büyük Ayı takım yıldızı, ”7 taht” olarak bilinir. 7 gezegensel felek boyunca yükseliş fikri, Kadim Astroloji içinde büyük önem taşır ve Zodyak aslında yedili sistem üzerine kurulmuştur. 7 felek kavramı kadim astrolojinin temelini oluşturur.
Yedi, kadim tıpta da önemliydi. Hipokratik gelenekte, 7 sayısının hastalıkları ve bedende yıkıcı olabilecek her şeyi yönettiği söylenir. Ruh yani insanın içindeki asli yön yani içsel şövalye, 7 başlı ejder olan egosu ile yeterince mücadele edemezse, ölümcül de olabilecek hastalıklarla mücadele etmek zorunda kalır. Antikite dönemi hekimleri, acı verici hastalıkların 7 gün ya da 7'nin katı sürdüğünü bilirlerdi. Majik yöntemler kullananların ortaya çıkardığı hastalıklardan kurtulmanın genelde 7 yıl sürdüğü düşünülürdü. 17. yüzyılda Sir Thomas Brown’a göre her 7 yıl yaşamda bedenin ya da zihnin, bazen her ikisinin de doğasında bir değişiklik yapardı. Arap hekim ve filozof Ibn Tufeyl’in yazdığı bir romanda “yabani bir ortamda tek başına yetişen kahraman 7 yıllık aşamalarla ahlaksal ve ruhsal mükemmelliğe ulaşır”denilmektedir. Sözde Hipokratikler ise şöyle söylerler: 7 sayısı, okült güçlerinden dolayı her şeyi varlığa geçirme eğilimindedir. Hayatın eczacısıdır ve bütün değişimlerin kaynağıdır; ayın kendisi de her 7 günde bir biçim değiştirir.
İnsanın her 7 yılda bir hücreleri yenilenir ve her 7 yılda yeni bir devre geçilir.( 7, 14, 21, 28, 35, 42, 49, 56, 63, 70) Bu devreler sadece bedensel değişme ve olgunlaşma dönüm noktaları değil, aynı zamanda insan yaşantısında köklü değişiklikler yaratan önemli “geçiş”dönemleridir.[24]
8 Sayısı
8, yedi kat gökyüzü inancının bir uzantısı olsa gerek Yaratıcı'nın katını temsil etmektedir. İslam’da 8'in Cennet’i temsil ettiği de düşünülmüştür. Ayrıca 8 cennet ve 7 cehennem olduğu inancı da bu sembolizmle alakalıdır. Hıristiyanlıkta ise gökyüzü tahtını 8 melek taşır. Aynı inancın benzeri İslam’da da vardır. 8, aynı zamanda tutulan yolda sonuna gelmeyi de, mükemmelleşmeyi de ifade eder. Budizm’deki 8 yapraklı lotus çiçeği de 8z aşamalı bir sistemin sembolüdür. Aynı şekilde Tapınakçılar arasında da 8 aşamalı bir inisiyasyon sistemi de vardır.[14]
Budist inancına göre acıdan ve ızdıraptan kurtulmak için 8 aşamalı yol (gerçek bilgi, iyi niyet, gerçek söz, gerçek hareket, namuslu kazanç, gerçek çaba, gerçek dikkat, gerçek dalmak/toparlamak) izlenmelidir.
Çinliler, I Chingin 8 trigramının yaşamın sırrını temsil ettiğine inanırlar. 8 trigramın yaratıcısı Hsialı Wu olup, Ssu Hsiang diye bilinen ve yin-yangın tüm olası birleşimlerini temsil eden dört simgeden türemiştir. Bir şeklin alt bölümü simgenin yin mi yang mı olduğunu gösterir. Bu dört simge, fazladan bir çizgi eklenerek iki katına çıkarılmış ve 8 trigramı oluşturmuştur. Bu trigramlar da yine sayıca ikiye katlanarak l Chingin altmış dört sekizgenini oluşturmuşlardır.[7]
8 köşeli yıldız olarak oktogram, gerek kadim Orta-Doğu'da, gerekse de İslam döneminde yaygın olarak kullanılan bir semboldür. Oktogramın iki şekli vardır, biri üst üste iki kareden oluşmuştur, diğeri ise asimetrik bir yıldızdır.
Müzikte oktav, sekiz ses titreşiminden oluşmuş bir dizidir. Do, Re, Mi, Fa, Sol, La, Ti, Do notalarından oluşan bu ses titreşimleri. Aslında yedidir, son nota "Do" bir tekrarlamadır. Ancak sekizinci nota "Do" daha yüksek bir seviyededir. Oktav'ın ikinci anlamı da yedinci sesten sonra, oluşan bu farklı seviyedir. Daha yüksek olan bu seviyede de önceki seviyeye tekabül eden yeni bir yedili dizi başlamaktadır ve o dizinin ilk notası önceki dizinin sekizinci notasını oluşturmaktadır. O halde oktav bir geçiş, bir inisiyason sembolüdür. Yediyle bütünleşmiş, her bir yedi unusur kendi bünyesine çekmiş, yedi mertebeyi aşmış kamil insanın sembolüdür. Kabalistik ağaçta sekizinci sefira Merkür'dür.[1]
9 Sayısı
9, eski sembolizmde bir bitişi göstermektedir. Zaten tek haneli sayıların sonuncusudur. 9, 3'ün karesi olduğundan da bir erişilen noktayı, tamam olmayı göstermektedir. Ancak 9, sonun olduğu yerde başlangıcın da olması gibi başlangıcı da haber verir. Eskiden göğün 9 katı olduğu inancı da yaygındı. Buna göre dünya + 7 yıldız katı + sabit yıldızların olduğu kat , 9 kat etmekteydi. İlginç olan bir başka husus da eski Türk inançlarında da göğün 9 katı olduğuna inanılmasıdır. Aynı inanç, Meksika’da da vardır. Aztekler, yerin 9 kat altı olduğuna da inanmaktaydı.[7]
9, bilgeliği, ahlaki değerleri ve verimliliği simgeler. Noel Baba’nın 9 Ren geyiğinin adı, Şık, Dansçı, Zıp Zıp, Huysuz, Yıldız, Eros, Öfkeli, Kıvılcım ve Rudolf’tur. Tarot’ta 9 sayısı, Ermiş’tir. Başak burcu tarafından yönetilen Ermiş, sezgi yalnızlık ve ruhsal aşkı simgeler. Beethoven, Schubert, Bruckner ve Mahler – hepsi de 9 senfoni tamamladıktan sonra öldü.
Eski Mısır’da kediler, küçük tanrı sayılırdı ve 9 canlı olduklarına inanılırdı. Birçok dinde 9 sayısının mistik bir sayı olduğuna inanılır; çünkü üçlerin üçüdür. Eski Yunan mitolojisinde Hydra, 9 başlı bir su yılanıydı. Budizm'in bazı cemaatleri, göğün 9 katına inanır, 9'u ruhsal güçleri olan bir sayı sayarlar. Birçok Budist ritüeli, 9 rahibe ihtiyaç duyar. Çin’de 9, uğurlu rakamdır ve ‘uzun ömür’ sözcüğüyle aynıdır. Japonya’da uğursuzdur; çünkü fonetiği ‘acı’ sözcüğü gibidir.
İnsanın hamileliği 9 ay sürer. 9, Erişilen noktayı, tamam olmayı göstermektedir. O, bitirmeyi ifade eder, başka bir devreye geçişi simgeler. Ancak her sonun olduğu yerde başlangıcında olması gerekliliğinin bilgisini temsil etmektedir. 9, tek haneli sayıların en büyüğüdür. Simgesi 9 köşeli bir yıldızdır. O, evrensel bir semboldür.[24]
9, Türklerde kutsal ve önemli bir sayıdır. Türkçede 9'la ilgili birçok deyim vardır. Türk argosunda da 9 kullanılır. Eski Türklerde 9 tuğ ve davul, hâkimiyet alametidir. Mehterde de 9'ar çalgıcı bulunur. Altmış dört kişiden oluşan mehterhane takımı, "9 kat mehter" diye isimlendirilirdi. Hanlara verilen armağanlar, 9 kat olarak sunulurdu. Dede Korkut hikâyelerinde de 9 motifi çok geçer. Eski Türk boylarında"Tokuz" adı çok geçer. Orhon Yazıtları’nda (Bilge Kağan Kitabesi doğu yüzü 1. satırda) "Tokuz Oğuz" ifadesi geçer. Türklerde sayı adlarının kişi adı olarak kullanılması da biliniyor. İlhanlı hakanı olan Hülagu'nun karısı ve en yakın danışmanı olan Hıristiyan kadının ismi de"Dokuz Hatun"du.
9 sayısının Şamanizm’de önemli bir yeri vardır. Türklerin Ergenekon'dan 9 Martta çıkmaya başladıkları ve bunun yirmi bir Mart'ta bittiği rivayet edilir. Alevi inanışında 1-9 Mart arasında oruç tutulur. 9 da 7 gibi kutsi bir sayıdır. Yer adlarında da bu sayı, çok görülür. Türkçede bazı kurum ve eser adlarında da bu sayı adı geçmektedir.[7]
10 Sayısı
10, en eski zamanlardan beri belki de ilk dört sayının toplamı olmasından ötürü mükemmelliği temsil ediyordu. (1+2+3+4=10) İki elin parmaklarının sayısı olması da tamlığı ve mükemmelliği gösteriyordu.
Musa’ya gelen 10 emrin de bu sembolizmle alakası vardır. Ayrıca Zohar’da ifade olunduğu gibi evren, 10 sözcükle yaratılmıştır. Mayalarda 10 sayısı bir destenin sonu olduğu için sonu da sembolize etmekteydi. Ancak her kültürde olduğu gibi bu bitiş, aynı zamanda bir başlangıcı da göstermekteydi.[14]
10, Pisagorculara göre en yüce sayıdır. Pisagor, 10 sayısının sayının doğası olduğunu söylemiştir. Çünkü bütün uluslar, ona koşar ve ona ulaştıklarında tekrar Monada dönerler. 10, hem sema hem de Dünya'dır. Güç veren, onur ve saygı kazandıran tanrısal bir sayıdır. O, tamlığı, mükemmelliği temsil etmektedir. Bütün sayıları içeren sayıdır. [24]
10, Pisagorcular için her şeyi kapsayan, her şeyi sınırlayan ‘ana’ydı. Yahudilikte İsrail’e 10 emir verilmiş, 10. Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Sülayman, hicretin 10. yüzyılının dönümünde doğmuş ve 10 çocuğu olmuştur.[15]
12 Sayısı
12 sayısının gizemi, gökyüzündeki 12 yıldız grubundan (burcundan) geliyor; ama bu sayının asıl özelliği; 2, 3, 4, ve 6 rakamları ile bölünebilmesi ve eski çağlarda en çok kullanılan sayı birimi olmasıdır. 12 sayısı, bugün bile düzine adıyla sayı birimi olarak kullanılırken; katları olan 24, 60 ve 360 da zaman ve açı birimleri olarak kullanılıyorlar.
Güneş ve Ay'ı da sayarsak 12 gezegen, vardır (Güneş, Ay, Merkür, Venüs, Mars, Dünya, Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün, Plüton, Nibiru yada Marduk). 1 yılda 12 ay vardır (Ocak, Şubat, Mart, Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim, Kasım, Aralık). Astrolojide 12 burç vardır (Koç, Boğa, İkizler, Yengeç, Aslan, Başak, Terazi, Akrep, Yay, Oğlak, Kova, Balık).Çin takvimi, 12 hayvanlıdır; Fare, Boğa, Kaplan, Tavşan, Ejderha, Yılan, At, Koç, Maymun, Horoz, Köpek, Domuz).
Hinduizm'de de Buda'nın da 12 öğrencisi olduğu söylenir. Sümer uygarlığında 12 gezegen inancı vardır. Göklerin ve Yerin Tanrıları, 12'lerle ifade edilir. Hititlerde yeraltı tanrılarının sayısı 12'dir. Osiris'in 12 Müridi vardır. Ayrıca Mısır heykelleri, 12 sayısı ve katlarına göre yapılmıştır. Yunan mitolojisinde Olympos dağında 12 büyük tanrı vardır (Zeus, Hera, Athena, Apollon, Artemis, Hermes, Hephaistos, Hestia, Ares, Aphrodite, Demeter, Poseidon). Yunan mitolojisinde Herakles’in tamamlaması gereken görevlerin sayısı 12’ydi. Hz. Yakup'un 12 oğlu ve İsrail'in 12 kabilesi vardır (Ruben, Şimon, Levi, Yehuda, İssakar, Zevulun, Yosef/Yusuf, Bünyamin, Gad, Aşer, Dan ve Naftali). (Araf Suresi, 160) Yahudiler çöldeyken 40 boyunca bilgi toplamak için İsrail diyarına 12 casus gönderir (Maide Suresi, 12). Hz. Musa, asasını taşa vurduğunda 12 pınar fışkırır. Kudüs'ün 12 kapısı vardır. Yine Kudüs’ün şehir surlarının 12 temel taşı vardır. Hz İsa'nın 12 havarisi vardır (Petros, Zebedin'in oğlu Yakup, Yuhanna, Bartolomeus, Andreas, Filipus, Tomas, Alfeus'un oğlu Yakup, Yehuda (Taday), Yehuda (İskariyot), Matta ve Simun). İncil'de Meryem Ana'nın başında 12 yıldızlı bir taç olduğundan bahsedilir (vahiy12-1) La İlahe İllallah (Kelime-i Tevhid), Arapça 12 harftir. Şia da 12 imam vardır (Hz. Ali, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin, Zeynel Abidin, Muhammed el-Bakır bin Ali Zeynelabidin, Cafer es-Sadık bin Muhammed, Musa el-Kazım bin Cafer, Ali er-Rıza bin Musa, Muhammed et-Taki bin Ali, Ali en-Nâkî bin Muhammed, Hasan el-Askeri bin Ali en-Nâkî, Muhammed el-Mehdi bin Hasan el-Askeri). Bektaşilik'te 12 imam vardır.
Eski Mısır’da yeraltına açıldığı söylenen kapıların sayısı 12’ydi. Kral Arthur’un 12 yuvarlak masa şövalyesi vardı.Tapınak şövalyeleri, 12 kişiydi. Roma Hukuku, 12 tablete yazılmıştır ve bu kanunlara "12 levha Kanunları" denir. Nazi almanyasında, Heinrich Himmler’in 12 generali vardır. AB bayrağı, 12 yıldızdan oluşur. 12 parmak bağırsağı, sindirim sistemi anatomisinde mide ile jejunumu birleştiren bir tüptür.
13 Sayısı
13’ün uğursuzluğunu Hıristiyanlar, Hz. İsa’ya 13. havarisinin ihanet etmesiyle açıklar. Bu gelenekte genel olarak cadılık ve kara büyüyle bağlantılıdır, cadılar genelde 13’lü gruplar halinde görülür. Ancak eski Meksika’da göksel kürelerin sayısı olan 13, güneşi ve eril gücü sembolize ederdi; Maya ve Musevi geleneğinde de 13 kutsal ve uğurluydu.[15] 12+1=13, çoğunlukla cehenneme ait meleklerin sayısı olarak kabul edilir.
13 sayısının uğursuz olduğuna ilişkin inanç dünyada o kadar yaygındır ki, yaşamı birçok yönde ciddi olarak etkilemektedir. Bazı ülkelerde evlerin kapılarına 13 numarası verilmez, uçaklarda 13. koltuk sırası yoktur, apartmanlarda, otellerde 13. kat ya 12A' dır ya da 14 'tür. 13 numaralı oda yoktur. Olsa bile insanlar o odada kalmak istemezler. Hatta ayın 13'ünde işe gelmeme, uçak ve tren rezervasyonlarının iptali, alışverişin düşmesi ve benzeri davranışların ABD 'ye günde milyonlarca dolara mal olduğu söylenmektedir. Bu inanç, bir fobi yani bir çeşit korku hastalığı olarak kabul edilmiş olup adı "triskaidekaphobia"dır.
Genel olarak bu inancın, İsa'nın meşhur son yemeğindeki havarilerin sayısından kaynaklandığı sanılsa da, kökü çok daha eskilere mitolojik tanrıların yaşadığına inanılan çağlara, İskandinavya topraklarına kadar gider. O zamanlarda ışık ve güzellik tanrısı Balder, bir ziyafet verir. Balder, Viking'lerin meşhur tanrısı Odin ile Frigga'nın oğulları olup, ay kraliçesi Nanna'nın da eşidir. Bu ziyafete 12 kişi davetli iken, yalanların ve hilelerin tanrısı Loki, davetli olmadığı halde, zorla 13. kişi olarak katılmak ister. Ancak bu arada çıkan tartışmada, Loki diğer tanrılar tarafından da çok sevilen Balder'i öldürür.
Bu mitolojik hikâye ve inanış İskandinavya'dan Avrupa'nın güneyine kadar yayılır. Hıristiyan din adamları bu halk masalını kullanırlar ve İsa'nın son yemeğine uygularlar. Hıristiyan versiyonunda Balder'in yerini İsa, Loki'nin yerini de hain Judas alır. Bu yemekten sonra 24 saat içinde de İsa çarmıha gerilerek öldürülür. Bu nedenle Hıristiyanlarda akşam yemeğinde 13 kişi bir araya gelirse bunlardan birinin başına bir felaket geleceğine inanılır. Bu inanışlara göre 13 sayısı uğursuzdur ama ayın cumaya rastlayan 13. günü hepten uğursuzdur.
13 sayısının uğursuzluğuna duyulan inancın kökeninde bir yıl içinde ayın 13 kez dolunay olarak gözükmesinin yattığını söyleyenler de vardır. Çoğu zaman yaşanan tesadüfler de 13 sayısının uğursuzluğuna yorulur. NASA'nın insanlı ay yolcuğunun 7. uçuşu olan Apollo 13 projesinin başarısızlığına neden olarak isminde geçen 13 sayısı gösterilmektedir. Bu boş inanç çok sayıda edebiyat eseri ve sinema filmine de konu olmuştur. Bir başka rivayete göre de Türklerin İstanbul'u fethi 1453 yılında olduğu ve bu yılın rakamlarını topladığımızda 13 sayısı elde edildiği için Hıristiyanlarca uğursuz bir sayıdır.[25]
14 Sayısı
İslam Mistisizmine göre Hz. Muhammed'in Taha İsminin sayısal değeri 14'tür. Bu da O'nun dolunay gibi ışınlar saçarak ruhani ve cismani güzelliği ile bu evreni aydınlatmak için karanlık bir gecede ortaya çıkmasına işarettir. Ayın bir dolunay olarak mükemmelliğe ulaşması 14 gün alır. Arap alfabesinde 14 güneş harfi 14 ay harfi vardır. 14 sadece Arap alfabesinin yarısı değil, insan elinin 14 kısmında ve omurganın aşağı ile yukarı parçalarının her birindeki 14 omuru da simgeler.
15 Sayısı
15, ilk tam sayının toplamı olduğu gibi iki kutsal sayının da ürünü 3 ile 5'in çarpımı olarak önemlidir.
16 Sayısı
Filozoflara göre tüm tabiat 16 unsurdan meydana gelir. Bütünlüğün sembolüdür,mükemmel ölçü ve bütünlük sayısıdır.
17 Sayısı
17, Fetih sayısıdır.Cabir b. Hayyan'a göre tüm maddi alem, 17 üzerine kuruludur.
18 Sayısı
Sayısal değer olarak Hz. Davud'un ismine ve Esma'ül Hüsna'dan Hayy ism-i şerifine uygundur. İslam mistisizmine göre Bismillahirrahmanirrahim'de(Arap alfabesine göre) 18 sessiz harf vardır. Bu kelimeden türetilen alemlerin sayısı, 18.000'dir. 18, Mevlevilikte merkezi sayılardandır.
19 Sayısı
19, Ay çevriminin sayısıdır. İslami gelenekte Vahid (bir) kelimesinin sayısal değerine tekabül eder ki bu, Allah'ın Esma'ül Hüsna'sındandır. 19, aynı zamanda Bahailerin kutsal sayısıdır.Yılı her biri 19 günlük 19 aya bölerler.
19 sayısının birçok inanç, kült, gelenek ve dinde kutsal veya uğurlu olduğuna inanılır. Semavi dinler diye adlandırılan dinlerin kitapları içinde 19 rakamı, özeldir. Her ne kadar İncil' de böyle bir özellik görülmese de Tevrat (Tora) ve özellikle Kurân 'da 19 rakamı üzerine çok sayıda çalışma vardır.
Tevrat'ta 19 sayısının üzerine bir sistem, 11. yüzyılda yaşayan bir Yahudi hahamı (Rabbi Judah) tarafından ortaya konmuştur. Tevrat'ın dualarından birisinde tespitlerde bulunmuştur. Judah Rabinin (baş hahamın) çalışmaları, 1978 yılında Californiya Üniversitesi yayınları arasında yayınlanan "Studies in Jewish Mysticism" adlı bir kitapta incelenir.
Kurân'ın 74. suresi olan, Müdessir Suresi'nin 30. ayetinde 'On dokuz' ibaresi aynen geçer: "Üzerinde ondokuz vardır onun." 30. ayeti takip eden ayette ise 'bekçi meleklerinin sayısı' şeklinde bir ifade bulunmaktadır. Ard arda gelen ayetler olması sebebi ile bir önceki ayete istinaden bu sayının 19 olduğu belirtilmiştir. Ayrıca 31. ayette bu sayının (meleklerin sayısı 19'u) ; inkar edenler için bir imtihan, kitap verilenlerin şüphelerini gidermesi veinananların imanlarını arttırması için işaret edildiği belirtilir. Ayrıca kalplerinde hastalık bulunanlar da 'Bu örnekle ne demek istendi' demeleri için bir işaret olduğu belirtilir.[26]
20 Sayısı
El ve ayak parmaklarının sayısı olduğu için bazı kültürlerde saymanın temelidir. Mayalar, 20'yi Güneş Tanrısı'yla irtibatlandırmışlardır. Aztek takvimi, 13*20 güne bölünür.
22 Sayısı
İbrani alfabesinin 22 harfi, tapınaktaki 7 kollu şamdan üstündeki 22 badem çiçeği ile sembolize edilir. Tarot'ta 22 kart vardır.
24 Sayısı
Tamlığın sayısıdır; çünkü gündüz ve gecenin 24 saati ile bağlantılıdır. Pisagor'a göre 24 göğün kısımlarının tamlığını kuşatır.
25 Sayısı
Kutsal beşin karesidir. Bütün Kutsal sayıları içerir.1+3+5+7+9=25.
26 Sayısı
26, İbranicedeki Tetragram'ın karşılığı: Yod(10)+He(5)+Vau(6)+He(5)
27 Sayısı
Kutsal 3'ün 3'üncü kuvvetidir. Kameri sayılarla bağlantılıdır.3'ün katı olan 27 gece ay en iyi şekilde görülecek konumdadır.
28 Sayısı
Mükemmel sayıdır. Çünkü bölenlerinin toplamıdır. 1+2+4+7+14=28
30 Sayısı
Düzen ve adaletle bağlantılı bir sayıdır.
32 Sayısı
Mutlu ve mükemmel bir sayıdır.
33 Sayısı
33, tamlık ve mükemmellik sayısıdır. Hz. İsa yeryüzünde 33 yıl yaşadığı, Hz. Davud’un hükümdarlığı 33 yıl sürdüğü için Hıristiyanlıkta özel bir önemi vardır. İslam’da Allah’ın 99 adı vardır ve bunlar 33 boncukla yapılan tespih yardımıyla söylenir.[15]
7 ve 33, kabala için önemli sayılardandır. 11, 13 ve 33, İlluminati'nin vazgeçilmez sayılarıdır. 33, aynı zamanda Masonluğun derecelerinin sayısıdır: Kalfa, Usta, Ketum Üstat, Mükemmel Üstat, Sır Kâtibi, Nazır, Bina Emiri, Dokuzlar’ın Seçilmiş Üstadı, Onbeşler’in Seçilmiş Üstadı, Yüce Seçilmiş Şövalye, Üstat Mimar, Solomon Krallığı’nın Şövalyesi, Yüce Üstat, Doğu Şövalyesi, Kudüs Prensi, Doğu ve Batı Şövalyesi, Salipverdi Şövalyesi, Yüce İskoçyalı, Düzenli Locaların Büyük Saygıdeğer Üstadı, Prusya Şövalyesi, Lübnan Prensi, Sır Sandığı Başkanı, Sır Sandığı Prensi, Tunç Yılan Baş Şövalyesi, İnayet Prensi, Kudüs Tapınağı’nın Hakim Amiri, Güneş Şövalyesi, Saint Andre Büyük İskoçyalısı, Seçilmiş Büyük Kadoş Şövalyesi, Büyük Müfettiş Kumandan, Kutsal Sır Yüce Prensi ve Büyük Genel Müfettiş.
35 Sayısı
35, Ahengi ifade eder. Masonlukta Süleyman Mabedi'nin ana tapınak binasının girişinde iki sütunun "arşın" birimiyle toplam yüksekliği olması bakımından önemlidir.
40 sayısı, büyük sayılar arasında en büyüleyicisi olarak Orta Doğu’da, özellikle de İran ve Türkiye’de yaygın biçimde kullanılır.[27]Yüklendiği anlamlarla birlikte kullanılan, taşıdığı çeşitli değerleri mitolojik dönemlerden ve kutsal dinlerden alan 40, hazırlama ve tamamlama sayısı göreviyle karşımıza çıktığı gibi çokluk bildirme ifadesi olarak da kullanılmıştır. Hayatın her safhasına giren 40 sayısının çeşitli ritüellerde, büyü ve sihir yapımında [28] da kullanımı yaygındır.[9]
40, beklemenin, hazırlığın, denemenin ve cezalandırmanın sayısıdır. Kitabı Mukaddes’te kurtuluş yolu boyunca büyük olaylar, bu sayıya bağlanmıştır. 40, böylece beşeri olaylarda Tanrı'nın aracılığının karakteristik bir özelliği olarak karşımıza çıkar. Olaylardan sonra meydana gelecek olan bir diğer olayın işaretidir.[29] Bu şekilde bir tamamlama söz konusudur.
Buradan hareketle kutsal kitaplara baktığımızda 40 sayısının birçok yerde geçtiğini görürüz. Kitabı Mukaddes’teki Eski ve Yeni Ahit’te 40 sayısının geçtiği yerleri gösterirsek: Saul gibi Davut ve Süleyman da 40 yıl saltanat sürmüştür. İsa, öldükten sonra dirilerek 40 gün süreyle havarilerine göründü. Tanrı, İsraillileri 40 yıl çölde dolaştırdı. Tanrı, günahkâr insanoğlunun 40 gün 40 gece yağmurla cezalandırılacağını söyledi. İsa, iblis tarafından götürüldüğü çölde 40 gün 40 gece oruç tuttu .[28]
Kurân-ı Kerîm’de ise 40 sayısı, dört yerde geçmektedir. Bakara Suresi’nin 51. ayetinde Hz. Musa’nın Sina Dağı’nda kırk gün tutulduğu anlatılır, Maide Suresi’nin 26. ayetinde yoldan çıkmış bir kavme mukaddes yerlere girmelerinin 40 yıl haram kılındığından bahsedilir, Araf Suresi’nin 142. ayetinde Hz. Musa’ya Sina dağında verilen kırk günlük süreye değinilir ve Ahkaf Suresi’nin 15. ayetinde ise kişinin kırk yaşına geldiğinde olgunlaşacağından bahsedilmektedir.[28]
Müslümanlar arasında Hz. Muhammed’e 40 yaşında peygamberlik verilmesi, O’na ilk bağlananların 40 kişi olması, kişinin malının 40'ta 1'ini zekât olarak vermesinden dolayı 40 sayısı daha da önemli bir yere sahip olmuştur. Schimmel’e göre İslami gelenekte 40’ın bir diğer önemi de Hz. Muhammed’in adının başında ve ortasında bulunan “mim” harfinin sayısal değerinin 40 olmasıdır.[30] Schimmel, Allah’ın Hz. Adem’in çamurunu 40 gün yoğurduğuna, dünyanın sonu yaklaştığında Mehdi’nin 40 yıl yeryüzünde kalacağına, yeniden dirilişte göklerin 40 gün boyunca dumanla kaplanacağına ve dirilişin 40 yıl süreceğine inanan halkça tutulan gizemci geleneklerin de var olduğuna dikkat çekmiştir.[31][28]
Emine Gürsoy Naskali ise Ülker veya Süreyya yıldız grubunun Mezopotamya’da 40 gün süreyle gözden kaybolduğun hatırlatarak, bu kayboluşun Babil’de 40 sayısının endişe, beklenti ve sabır ile anılmasına sebep olduğunu dile getirmiştir. Bu yüzden 40 günlük bekleme süresinin Mezopotamya kültüründen kültürümüze geçmiş olabilme ihtimalini ileri sürmüştür.[32][28]
Kutadgu Bilig’te 40 sayısı, insanın olgunluk yaşı olarak gösterilmiş ve bu yaşla ilgili uyarılarda bulunulmuştur. Divanü Lugati’t Türk’te “qırq”maddesinde 40 sayısının zamanın uzunluğunu anlatan bir atasözünde kullanıldığını görüyoruz. “qırq yılda bay çıgay tüzlinür: kırk yıla kadar zengin ile yoksul bir olur çünkü ya ölüm gelecek ya da zaman değişecektir.” [33][28]
Halk inanışlarında da 40 sayısının çeşitli kullanış şekilleri mevcuttur. Doğumdan sonra anne ile çocuğun 40'ının çıkması beklenir. 40 gün dolduktan sonra 40'lama töreni yapılır. 40 hamamında çocuk, son kurna suyuna bir altın, ya da bir anahtar 40 defa batırıldıktan sonra yıkanır. [34] Başka bir inanışa göre 40'lı iki çocuk yan yana getirilirse “40 basması” olur ve 40 basması olan çocuk çelimsiz kalır.[35] Yine doğumdan ya da ölümden sonra “40 mevlidi” uygulaması yapılır, beklenen 40 günün geçmesine “40 uçurma” denir. Ölümden sonra ölünün 40'ının çıkması beklenir ve sonunda 40 aşı (40. gün yemeği) verilir. Boratav, yas süresinin çeşitli yörelere göre değiştiğini; fakat en yaygın olanının 40 gün olduğunu belirtir.[28]
Halk arasında çeşitli amaçlarla ziyaret edilen türbe, ziyaret gibi kutsal sayılan yerlerin etrafında tutulan dileğin gerçekleşmesi için 40 defa dönme ya da bir şeyin 40 defa söylendiğinde gerçekleşeceğine dair inanışlar vardır. Yağmurun yağması ve fazla yağan yağmurun kesilmesi için yapılan ritüellerde 40 sayısı kullanılmaktadır. Kuru bir dereden 40 adet taş toplanır, toplanan taşlar okunarak torbaya konur. Bu torba dere veya çayda suya atılırsa yağmur yağar. Yağmur çok yağarsa, çakıl taşı torbasının sudan çıkarılması ile yağmur kesilir. Başka bir törende uzunca bir iplik alınır, her defasında bir kelin adı söylenerek bir düğüm atılır. Düğümler atılırken dua okunur. 40 kelin adı sayıldıktan yani 40 düğüm atıldıktan sonra iplik saklanmak üzere sandığa konursa yağmur kesilir.[36][28]
Büyücülükte sayıların rolü büyüktür. Öyle ki, büyüsel bir pratikte belli bir sayı adedinin yerine getirilmemesi başarısızlığın nedeni olarak ileri sürülür. Hemen hemen her batıl inancın ve büyüsel pratiğin bünyesinde yer alan değişik değerde sayılar vardır: örneğin “3 kere tükürmek”,“4 yol ağzına gömmek”, “7 evden iplik toplamak”, “40 gün yıkamak” gibi… Genellikle 3, 7, 9, 40, 41, 99 gibi sayılarda büyüsel ve mistik bir güç olduğuna inanılır.[28]
40 sayısı, tasavvufi terminolojide "olgunlaşma" sayısıdır. Abdalların sayısını genelde 40 olarak belirtilir. Bunların 22’sinin Şam’da 18’inin Irak’ta ya da 22’sinin erkek 18’inin kadın olduğuna inanılır. Alevilik ve Bektaşilik geleneğinde dört kapı ve40 makamla kulun Tanrısına yaklaşacağı inancı vardır. İnanışa göre bu 40 makamdan birisi dahi eksik olursa ibadet tam olmaz. Hacı Bektaş-ı Veli, şeyhinin dergâhında üç yıl hizmet ettikten sonra, şeyhinden emanetleri ve icazeti alır. Şeyhi ona 40 yıl hüküm verir ve onu Anadolu’ya yollar. Yunus Emre, Taptuk Emre’ye 40 yıl hizmet etmiştir. Abdal Musa, Kaygusuz Abdal’ı 40 neferle Mısır’a ve hacca göndermiştir. Özellikle dünyayı idare eden ve 40'lar olarak bilinen halk erenleri tasavvufta bir hayli anılmaktadır. Alevi Bektaşi inanışına göre, Hz. Ali 40'lar meclisinin başındadır ve 40'lar meclisi, 40'lar şerbeti, 40'lar meydanı gibi deyimler hep bu kaynağa aittir. Nefis tezkiyesi için çekilen inzivanın 40 gün sürmesi, 40 sayısının tasavvufî açıdan önemine işaret eder. 40 sayısının “erbain”, “çile” gibi tasavvufi terimlerle de değeri artmış ve bu anlamlarıyla şiirlerde sıklıkla kullanılmıştır.[9]
46 Sayısı
Hz. Adem'in (adem) Yunanca yazılışının sayısal değeridir. Hz. İsa'nın insani yönüyle bağlantılıdır.
52 Sayısı
Yılın 52 haftasını hatırlatır. Her 52 yılda bir yılın başlangıcı,başlangıçtaki sisteme kesin bir şekilde tekamül eder.Bunun hayat çevriminin yeni bir başlangıcını işaret ettiği kabul edilmiştir.
60 Sayısı
Merkezi sayılardandır. Dakikaları ve saniyeleri sayarken hala kullanılır.
64 Sayısı
8'in 2. kuvvetidir.Ebedi saadet ve mutlulukla ilgilidir. Satranç tahtasının 64 karesi vardır.
66 Sayısı
66, İslami gelenekte Allah Lafza-i Celali'nin sayısal (ebced) değerine tekamül eder.
70 Sayısı
70, Masonluğun kutsal sayılarındandır. Yıl olarak İsraillilerin Babil'de geçirmiş oldukları tutsaklık dönemidir. Ayrıca Katolik Kilisesi'nin Avignon'da Fransa Krallığı'nın egemenliği altında kaldığı süredir.
72 Sayısı
Ortaçağ Kabalacıları, Yahova'nın İsminin 72 harften oluştuğunu kabul etmişlerdir. Çin Geleneğinde 72 veli vardır. İslami gelenekte 72 fırka vardır.
84 Sayısı
Hint geleneğinde gözde bir sayıdır.
99 Sayısı
99, İslam'da Allah'ın güzel isimlerinin (Esmaül Hüsna'nın) sayısıdır. Hıristiyan geleneğinde ise Tanrı'nın birliğine işaret eden melekler düzenini ifade eder.
100 Sayısı
Mükemmelliğin büyük yuvarlak sayısıdır. Hayır duaları, 100 kere tekrarlanır.
101 Sayısı
Hint ve Pakistan geleneğinde geline 101 parça elbise ve hediye dolu 101 tepsi verilir.
114 Sayısı
Kurân'daki surelerin adedidir.
120 Sayısı
Eski Ahid'de insanın ortalama ömrü ile bağlantılıdır.
248 Sayısı
Yahudilikte önemlidir.(Duy ey israil) kelimesinin sayısal değeridir. İnsan bedeninde her biri Tanrının birliğini ifade eden bir harfe karşılık gelen 248 çıkıntı vardır.
300 Sayısı
İncil geleneğinde sıralayan 30'un 10 katı olarak kahramanlarla bağlantılı bir sayıdır. (Örneğin 300 Spartalı.)
318 Sayısı
Tevrat'ta Hz. İbrahim'in hizmetkarlarının sayısı olarak geçer.
360 Sayısı
Dairenin dereceleri ve yuvarlak yıl ile bağlantılıdır.
365 Sayısı
1 yıldaki toplam günlerin sayısıdır.
666 Sayısı
Kitab-ı Mukaddes'te geçen bu sayı, Hıristiyan geleneğinde çeşitli şekilde yorumlanmıştır. İncil'in Vahiy bölümüne göre bu sayı, Deccal'in işaretidir.
1000 Sayısı
Ondalık sistemde her şeyi kuşatan sayıdır.
1001 Sayısı
Sonsuzluk,sınırsızlık anlamına gelir. 1001 Gece Masalları, Arap edebiyatının en önemli eserlerinden biridir.
1776 Sayısı
1 Amerikan Doları'ndaki tamamlanmamış piramitin üzerinde yazan Roma rakamlarıyla MDCCLXXVI şeklinde yazılan 1776, İlluminati'nin kuruluş yılıdır. Ayrıca Masonlar içinde önemlidir. Bu sayı, içinde İncil'de Deccal'in sayısı olarak belirtilen 666 sayısını da içinde gizler.[37]
10.000 Sayısı
Çin'de ölümsüzlük anlamına gelir ve 10.000, mevcut olan her şeydir.
Kaynaklar
[1] www.hermetics.org/rakam.html
[2] "The Rig Veda", Penguin Classics, 1981, London.
[3] "The Book of Tao", Laotse, trans. Frank J. MacHovec, Peter Pauper Press, new York 1962, "Yüce Aklın Erdemi", Lao-Tzu, çeviren Vedat Gülşen Üretürk, Ruh ve Madde Yayınları, 1980, 1985, "Taoizm (Tao Te Ching)", Lao-Tzu, çeviren Prof. Muhaddere N. Özerdim, Ankara Üniv. Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yayınları No: 275, 1978, Sırların Sırrı "Tao" Çin Tasavvufu, çeviren Bedia Dikel, Mayataş, 1972
[4] How To Know God, The Yoga Aphorisms of Patanjali, Trans. Swami Prabhavananda and Christhoper Isherwood, Mentor Book 1953.
[5] Mesnevi ve Şerhi, Mevlana Celaleddin Rumi, Şerheden Abdülbaki Gölpınarlı, Milli Eğitim Basımevi 1973. Cilt I/3123-3116
[6] Mesnevi ve Şerhi, (bakınız not 7) Cilt III/3901-3908
[7] Mehmet Hazar-Mehmet Şengönül, "Türk Kültüründe Sıfırdan Dokuza Kadar Sayı Adları ve Matematik Değerleri", BAL-TAM Türklük Bilgisi 17, Eylül 2012, Prizen, s. 141-158.
[8] Annemarie Schimmel, "Sayıların Gizemi", Kabalcı Yayınevi, İstanbul 2000, s.51.
[9] Kenan Bozkurt - Hacer Bozkurt, "Sayıların Gizemli Dünyası: Kültür ve Edebiyatta Sayı Sembolizmi", Batman Üniversitesi, Yaşam Bilimleri Dergisi, Cilt: 1, Sayı: 1, Batman 2012.
[10] Yaşar Çoruhlu, "Türk Mitolosisinin Ana Hatları", Kabalcı Yayınları, İstanbul 2010, s.221
[11] Ethem Cebecioğlu, "Tasavvufi Terimler Sözlüğü", Anka Yayınları, İstanbul 2005, s. 189
[12] Süleyman Uludağ, "Tasavvufi Terimler Sözlüğü", Marifet Yayınları, İstanbul 1999, s.167.
[13] Süleyman Uludağ, a.g.e., s.167.
[14] www.hermetics.org/Sayilar.html
[15] http://www.gokcenbdinc.com/sayilarin-gizemi_y9046913
[16] Annemarie Schimmel, a.g.e., s.69.
[17] Annemarie Schimmel, a.g.e., s.85.
[18] Annemarie Schimmel, a.g.e., s.80.
[19] Kerime Üstünova, "Giresun’da Yaşatılan Sacayağından Geçme Geleneğinde ‘Sacayağı’ ve ‘Üç’ Ne Anlatıyor?" (makale), bilig, Kış / 2010, Sayı 52, s.181-194
[20] Bayram Durbilmez, "Nahçıvan Türk Halk İnanışlarında Mitolojik Sayılar", Turkish Studies Volume 3/6 Fall 2008, s.215.
[21] The Cosmic Doctrine, Dion Fortune, Helios, Glos 1966
[22] Süleyman Zaman, "Batınilikte Sayıların Anlamı" (makale)
[23] Burak Eldem, "2012: Marduk'la Randevu", İnkılap Yay. 3. Baskı. s. 554.
[24] http://www.arzucengiz.com.tr/tag/sayilarin-gizemi/
[25] http://sem131993.blogcu.com/13-sayisinin-gizemi/7191846
[26] http://tr.wikipedia.org/wiki/19_(sayı)
[27] Annemarie Schimmel, a.g.e., s.265.
[28] Arş. Gör. Ahmet Özgür Güvenç, "40 Sayısının Halk Edebiyatı Ürünlerinde Kullanımı Üzerine Bir İnceleme", A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Sayı: 41, Erzurum 2009.
[29] Chevalier, Jean-Gheerbrant, Alain, "A Dictionary of Symbols", Penguin Books, England, 1996, s.401.
[30] Annemarie Schimmel, a.g.e., s.270.
[31] Annemarie Schimmel, a.g.e., s.268.
[32] Emine Gürsoy-Naskali, “Manas Destanında Kırk Yiğit (Niçin Kırk Yiğit)”, Türk Dili, 529, 1996, s. 56–59.
[33] Seçkin Erdi, Serap Tuğba Yurteser, "Divânü Lugâti’t-Türk", Kabalcı Yayınevi, İstanbul 2005, s. 427.
[34] Pertev Naili Boratav, "100 Soruda Türk Folkloru", Gerçek Yayınevi, İstanbul, 1999,s. 154.
[35] Lütfi Sezen, "Erzurum Folkloru", Atatürk Üniversitesi Yayınları, Erzurum, 2007,s. 72
[36] Zeki Başar, "Erzurum’da Tıbbi ve Mistik Folklor Araştırmaları", Atatürk Üniversitesi Yayınları, Ankara,1972, s. 208–209.
[37] http://www.theforbiddenknowledge.com/hardtruth/13_33_freemason_sig.htmA